Etiketler

Felsefe (3) Sanat (3) Edebiyat (2) Mitoloji (2) Tarih (1)

Gnosis e Gnostikler


Gnosis, insanın Tanrı’yı, O’nun gizlerini ve yaratılışın gizemlerini tanıması arzusundan doğar.

Gnostikler, önce kutsal metinler ile, mensup bulundukları dinlerin kutsal kitapları ile işe başlarlar ve ezoterik bir anlam ya da gizli bir mesaj içerip içermediklerini anlayabilmek için bu metinler üzerinde şifre çözercesine çabalarlar. Gnostisizm bir tür “Hermetizm“dir ve Gnostikler, dinsel anlatım ve yazıların, ilk bakışta görüldüğünden daha derinlerde, tümcelerin, sözcüklerin ve metin yapısının içine gizlenmiş anlamlar içerdiklerine inanırlar.

Gnostikler, “kökleri” ve “gizleri” ele geçirebilmek için maddenin özüne ulaşmayı hedeflerler. Bu onların kötülük ile yüz yüze gelmelerini sağlar. Gnostikler, kendilerinde ve dünyada rastladıkları kötülük ile mücadele ederler. Kendini tanımak yolundaki yanılgıların giderilmesi, evreni tanımaktaki yanılgıların silinmesine de yol açar.

Yobaz ya da sofu değillerdir; onlar, görünmez olsa bile, her zaman varolan ışığı aramaktadırlar. Kendilerini Tanrı ile eşdeğer tuttukları ileri sürülürse de, bu doğru değildir; Gnostikler yalnızca kendi içlerinde bulunduğuna inandıkları tanrısallığı aramaktadırlar. İnsanoğlunun kendini gerçekleştirmek adına, Tanrı’ nın zaferine destek olması gerektiğini öne sürerler. Tanrı’ nın gizemini aydınlatmanın değil, kendilerini aydınlatmanın çarelerini ararlar. Bu aydınlanma yalnızca entellektüel düzeyde kalmayıp, aynı zamanda aydınlanarak kutsallaşan kişinin bedenine de odaklanmıştır

Semele, Dionysos, Pentheus…

Semele, Zeus ile birleşir ve ondan Dionysos’ u doğurur. Semele seviştiği tanrısının gücüne inanmayıp onu tüm araç ve gereçleriyle görmek isteyince Zeus tarafından yıldırımla öldürülür.

Semele’ nin karnındaki yedi aylık çocuğu Zeus alıp baldırına koyar. Athena’ nın Zeus’ un kafasından doğması gibi bir diğer anlatı daha vardır, anımsanacağı gibi. Bu iki doğum arasında şu ayrım okunmaktadır: Hellenlerin baş tanrısı Zeus’ tur, dışardan gelen bir tanrısal varlığı ne yapıp edip onun buyruğuna sokmak, ondan çıkmış gibi göstermek gerekmektedir. Söylencenin çıktığı yer de çok önemlidir: Boitoia, Hellas’ ın en gerici ve tutucu bölgesidir. Burada biraz Dionysos hakkında bilgi verelim. Zeus gibi o da bir dağda doğmuştur -tanrı dağda otururu anımsayınız-. Dionysos’ un doğduğu dağ olarak gösterilen birçok dağ vardır. Bu dağlar Makedonya’ dan Arabistan’ a dek yayılan bir coğrafyadadır.

Dionysos doğayla karışan, doğayı simgeleyen bir tasar olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle çok adlı Dionysos tanrının adlarının çokluğu (Dionysos, Bakkhos, Bromios, Euhios, İakkhos, İobakkhos) ardında ya da kaynağında insan düşüncesiyle ya da mantığıyla kurulmuş kavramsal bir sözcük aramak boşunadır.

İnsanlar, Dionysos coşkusuyla şarap içerek yasal düzenlemelerin baskılarından kurtuldukları içindir ki Dionysos’ a Hellence “özgür, özgürlük veren” önadı takılmıştır. Dionysos tanrı her ne kadar Semele’ den doğmuş gösterilse de aslı Lydia / Phrygya’ dan gelmektedir. Euripides’ in Bakkhalar’ ında “Vatanım Lydia’ dır der”. Ayrıca bu tasarın simgeleri arasında davul, dümbelek, def ve flüt Asya (Eskiden Anadolu’ ya Asya dendiğini, sonra tüm anakaranın bu adı aldığını, Anadolu’ ya ise “Küçük Asya”, “Asia Minör” dendiğini anımsayınız. Asya, yani Asia ise Okeanos ile Tethys’ in sayısız kızlarından biridir.) denilen bölgenin törelerindendir Hitit taş kabartmalarında davulun çok yaygın olarak kullanıldığını görürüz. Dionysos cümbüşleriyle Kybele’ ninkiler arasında bir koşutluk göze çarpmaktadır. Bu dinlerin / tapınmaların özünde bulunan coşkunun, kendinden geçmenin oluşturulmasının aynı araç ve gereçlere başvurularak gerçekleştirildiği görülmektedir. Dionysos tanrı bir doğa tanrısıdır, topraktan fışkıran bitkileri ve bu bitkiler arasında insanı etkileyenleri, yaşamına yön verenleri simgeler. Kybele gibi tanrılarla birlikte doğayı en belirgin biçimde yansıtan dağlarda / ormanlarda, buralarda bulunan tüm yabanıl varlıklarla bir arada yaşar gösterilir. Hatta Osiris, Attis, Adonis gibi doğanın süremsel döngüsü tasarlarını kişiliğinde simgeler. Gerçekte onun en büyük gücü insanla doğa arasındaki ilişkide, insanı doğanın sırlarına erdiren büyülü gücüdür. Dionysos tanrı bu güce ulaşmanın yolunun, şarap ve esrimekle olabileceğini söyler. Asma kütüğü, buğdaydan sonra uygarlığın ikinci aşaması olarak kabul edilir ve insanoğlunun yaratıcılığın kökeninde bulunan değiştirme gücüne “Asma Kütüğü” yani şarabı bulduktan sonra ulaştığı söylenmektedir.

Pentheus‘ un yasaklamak istediği bu dindir.

Pentheus “kaba aklı” simgelemektedir ve Bakkhaların şenliklerde yaptıkları çılgınlıkları bir ayıp, törelere ve etiğe karşı işlenmiş suç saymaktadır.